Adı Aşk 17 « Kernek Haber – Malatya Haber :Son Dakika Malatya Haberler

14 Şubat 2025 - 20:31

Adı Aşk 17

Son Güncelleme :

10 Ocak 2023 - 9:20

180 views
Adı Aşk 17

Otobüs şehirleri dolaşıp nihayet Balıkesir Edremit’e vardı. İki arkadaş önce şehri bir gezelim dedik ve çarşıya çıktık. Bir şeyler yedikten sonra, aslen Malatyalı olup Antep’te ikamet eden Tekin Yavcunal isimli bir arkadaş da bize katıldı. Üç arkadaş anlaştık, bir otelde yatıp sonra berber tıraş olup akşam teslim olacaktık ki iki inzibat geldi: “Asker misiniz? Askerseniz gidip teslim olun birliğinize, yoksa gece gelip biz otellerden topluyoruz, paranız boşa gider.” deyince biz: “tıraş olup öyle gideceğiz.“ dedik. İnzibatlar: “Yahu boşuna berbere para vermeyin siz askersiniz, şimdi birliklerde elektrikli makinalar var, iki dakika sürmüyor, hem de beleş. Gidin teslim olun.” deyince biz de akşamdan teslim olduk. 12 Eylül darbesinin üzerinden 6 ay geçmiş ne kadar kaçak göçek varsa hepsi asker olmuştu. Koca tugayda yer yok, dosyalar elimizde öyle bekliyoruz. Akşam yemeğine helva, ekmek dağıttılar. Yatacak yer yok, sinemada bir kişilik bez kampetlerde yattık. Sabah peynir, zeytin ve ekmekle kahvaltı yaptıktan sonra, hamamın önünde sıra olduk. Berberler geldi ama ne gelme! Ellerinde eski el makinaları… Tıraş olanların gözlerinden yaşlar sicim gibi dökülüyor, işi biten kurdun elinden kurtulmuş kuzu gibi seviniyor ve doğru hamama gidiyor. Hamamdan çıkan askeri elbiselerini giyince asker olduğunu anlıyordu. Sonradan başçavuş olduğunu öğrendiğim bir komutan, biz sırada beklerken seslendi: “İçinizde aşık var mı?” birisi çıktı: “Ben varım, Elazığlıyım, iki araştırma iki de şiir kitabim var.” dedi. Belli ki okumuş biri, yaşı 35 civarı. Komutan tekrar sordu, hemen ayağa kalktım: “Ben varım komutanım ismim Mustafa Yeydem, mahlasım Aşık Yeydani.” deyince komutan buyursun gelsin meydana deyip  karşıma oturdu. Komutan ona dönüp: “Sen büyüksün, sen başla.” dedi. Oradaki yeni gelmiş askerler pür dikkat bize bakıyorlardı. Komutan: “Kim yenerse kadro elbisesiyle hamam sırası kazanacak. Haydin bakalım!” dedi.

 

Aldı Aşık Harputi:
İki günlük yoldan geldim
Arayıp burayı buldum
Daha yeni asker oldum
Merhaba asker ocağı
Aldı Aşık  Yeydani :
Zaten yurdumdan ıraktım
Şekercide ben çıraktım
Anam eşim hem bıraktım
Geldim asker ocağına
Aldı Harputi:
Elin nere köyün nere
Hasret misin nazlı yare
Söyle göğsün gere gere
Nerelisin behey aşık
Aldı Aşık  Yeydani :
Malatya’dır benim elim
Daim hakkı söyler dilim
Açar iken soldu gülüm
Onun için figandayım
Sıra ondaydı ki bir şey söyleyemedi ve ben devam ettim :
Bu mu senin aşık halin
Noldu böyle sustu dilin
Sanki kırık ayak elin
Kalkmaz oldun sen yerinden

Yarım yaşta yetim kaldım
Çile deryasına daldım
Ben de seni âşık sandım
Meğer bir şey bilmezmişin

Yeydani’yim yanıp piştim
Pir elinden bade içtim
Bir cahil aşığa düştüm
Dilin yuttu konuşmuyor.

Komutan yanına çağırıp tebrik etti. Berber sırası, hamam sırası, verdirip sonra kadro elbisesi getirtirdi; bot, mavi kundura, dar paça pantolon, kep, askeri elbise, özel dikim mont, palaska, iç çamaşırı vs. Komutanın elini öpüp teşekkür ettim. 9 gün kaldıktan sonra yer olmadığından Manisa batı kışlaya gönderildik. Yanımda Osmaniyeli ve Malatyalı arkadaşlarla dosyaları beraber verdik. Bir gün sonra da 12. bölüğe yerleştik ve eğitimlere başladık. Aradan kırk beş gün geçmişti, eğitim arası istirahatte mektuplar dağıtılıyor, elden ele sahibini buluyordu. Bu benim ilk mektubumdu, eşim yazmıştı. Gözyaşlarıyla okudum, iyi olduklarını yazıyordu ama benim kafam hep onlardaydı. Bazen öyle oluyordu ki yürüyüş yolunda giderken sıradan çıkarmışım, enseme yediğim tokatla kendime gelirdim. Gayrı üç aylık olmuştuk dağıtıma bir ay kalmıştı ki başçavuşun biri geldi, U düzeni aldık. Gelen komutan Kıbrıs’a asker seçeceğini söyledi: “80 kişi ama gönüllü gitmek isteyenler üç adım öne çıksın.” dedi. Bir gün önce haberini almıştık 800 tl para ile bir karton marlboro sigarası veriyorlarmış her ay. Benim için iyiydi hemen çıktım, benden sonra arkadaşlarım çıktı ve seksen kişi tamamlandı. İsimler alındı, kayıtlar tutuldu. Bir ay sonra yine U düzeni aldık, bölük başçavuşu kısa bir konuşmadan sonra: “Ses kes, dağıtım dinle!” dedi. Herkeste bir heyecan vardı, benimki nasıl olsa belliydi ama hiç de öyle olmadı. Gönüllü hiçbir Kıbrıs adayı gidemedi ve hepsini gönülsüzlerden seçmişlerdi. Bizim Kıbrıs hayali boşa çıkmıştı. Dağıtım yeri Ankara Etimesgut Zırhlı Birlikler Taburu Mekanize Piyade Bölüğü idi. İşin garip tarafı bize izin de yoktu ve trenle birliğime vardım. Bir şansım vardı: Edremit’ten beri en yakın arkadaşım olan Tekin Yavcunal da aynı birliğe düşmüştü ve o izine gitmişti. Etimesgut’ta beni gören bir acayip bakıyordu, çünkü benden başka kolu açık elbiseli yoktu. Kayıt için bölük başçavuşunun yazıhanesine vardığımda başçavuş bana bakıp: “Asker sen ne çeşitsin? Dar pantolon, kısa kollu elbise astsubay gibisin. Bu ne hal?” deyip argo kelimelerle benimle alay etti. Yeni elbiseler getirip giydirdiler. Bu arada iki buçuk aylık olmuştum, on günlük izne geldim. Abim bizimkiler ile barışmış tekrar birleşmişlerdi, bu beni daha da rahatlattı. On gün bitmiş, tekrar birliğime dönmüştüm. Para yönünden sıkıntı çeksem de ev yönünden rahattım. Sekiz aylık olmuştum, bir gün evden mektup geldi. Bir kızım olmuştu, doğumda eşimin yanında olamamak beni hüzünlendirse de bir kızım olduğu için çok mutluydum. O akşam uyku tutmamıştı, bir yanda hasret bir yanda hüzün; bir yanda baba olmanın heyecanı ve mutluluğu vardı. Koğuşun loş ışığında kağıt kalemi çıkarıp yatağa uzanıp şu şiiri yazıp eşim Hacer’e gönderdim.

DÖNERİM BİR GÜN
Vatan borcu deyip geldim askere
Bekle gülüm bekle dönerim bir gün
Sonunda gelecek elbet teskere
Bekle gülüm bekle dönerim bir gün

Ayrılığın kırar iki dizimi
Hasretin kemirir benim özümü
Doğdu amma göremedim kızımı
Bekle gülüm bekle dönerim bir gün

Sabırlı ol yarim sonu selamet
Sahip ol yuvamıza eyle delamet
Anam ile kızım sana emanet
Bekle gülüm bekle dönerim bir gün

Askerlik dediğin vatan borcudur

Burada bulunmak yiğit harcıdır
Biliyorum elbet hasret acıdır
Bekle gülüm bekle dönerim bir gün

Sılada sen bensiz kalmışın naçar
Gün gelir bağında güllerin açar
Yirmi ay nedir ki tez gelir geçer
Bekle gülüm bekle dönerim bir gün

YEYDANİ’yim bitmez içimde sızım
Aklımdan çıkmıyor o Tuğba kızım
Bir gece bakarsın geldim ansızın
Bekle gülüm bekle dönerim bir gün.

Bir gün Amerikan Genelkurmay Başkanı gelmişti. Onun adına tatbikat yapılacaktı, günler öncesinden hazırlık yaptık ve o gün tankçılar tanklarla, mekanizeler zırhlı pörenel taşıyıcılarla, Seyran Tepe’ye hareket ettik. İzleme yerinde Kenan Evren, Kuvvet Komutanları, basın hepsi ordaydı. Tam dağın dibine geldiğimizde benim de içinde olduğum araç arıza yaptı. Biz orada kaldık, hepimiz korkuyorduk nasıl bir ceza alırız diye. Akşam tabura vardığımızda Bölük Komutanı bizi çağırıp sıraya dizdi. Şoför, araç komutanı ve on bir kişilik manga idik. Yüzbaşı yazıcıyı çağırıp isimleri aldırıp Bahçelievler İstihbarat Tutukevine sürgüne gönderdi. Arkadaşım Tekin Yavcunal Bölük Komutanına çıkıp: “Ben de gitmek istiyorum komutanım. En yakın arkadaşım Mustafa Yeydem giderken ben burada kalamam, ya beraber giderim ya da firar ederim.” deyince o da bizimle geldi. Tutuk evinde 12 Eylül sonrası tutuklanan siyasi ve askeri tutuklular vardı. Alparslan Türkeş, Doğu Perinçek gibi 400 siyasi tutuklu vardı. Biz dış güvenliği sağlıyorduk ve zor bir görevimiz vardı. Çok disiplinliydi, bazen arkadaşım Tekin’e: “Buranın zorluğunu görüyorsun, günlük dokuz saat dikili nöbet. Benim için sen de yandın.” deyince: “Tertip anca beraber kanca beraber.” derdi. Dört ay sonra bölükle beraber tekrar Etimesgut’a geldik, artık iki buçuk ayım kalmıştı. İstememe rağmen bölük komutanı yirmi gün izne gönderdi. Heyecanlıydım kızımı görecektim. Ramazan ayı idi, kızım sevilecek olmuştu, aylar sonra da olsa kızımı, biricik Tuğba’mı kucağıma almıştım. Mutluluğun en büyüğünü tadıyordum. Bir gün evde kaldıktan sonra işyerime gidip çalıştım, geceleri bire ikiye kadar mesai yapıp bayram siparişlerini yetiştirdim. Aldığım parayla tezkere paramı çıkardım, üzerime elbise alıp eve harçlık bıraktım. Bayramı yapıp birliğime döndüm ve gün geldi çattı. Askerlik bitti, teskereyi alıp dokuz arkadaş memleketin yolunu tuttuk. Yirmi ay boyunca hiç çarşı iznine çıkmadım çünkü param yoktu. Sigara içiyordum, onu da okuma yazma bilmeyen arkadaşlara yardımcı olurdum, onlar da istememe rağmen benim durumumu bildikleri için sigara alırlardı. Kötü de olsa her gün geçmeye mahkumdur. Sağ selamet yirmi ay askerliği bitirip döndüm.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
Malatya Boşanma Avukatı-Malatya Ceza Avukatı