Kantarın topuzu…
Ebede giden yolun kısacık bir bölümünü teşkil eden dünya hayatının bize ait olan bölümünü yaşarken gem vuramadığımız hadsiz arzularımızın kurbanı oluyoruz.
Daha fazla para, daha fazla imkân, daha kudretli makam peşinde koşarken hızla ölüm saatine yaklaştığımızın farkında değiliz. Vaktin ileriye aktığını sanıyoruz. Hâlbuki zaman geriye işliyor. Her ‘tık’ dediğinde bir saniyesini geride bıraktığımız zaman çizelgesinde ileriye doğru değil, geriye doğru işleyen bir akışın içerisindeyiz. Her saniyesi bizi kaçınılmaz sonra biraz daha yaklaştırıyor.
Hayat ‘hesap-kitap’ ile geçiyor. Bir an geçmiyor ki, daha fazlasını nasıl kazanacağımızın, daha çok çalışarak ne elde edeceğimizin, daha farklı işlerle nereye varacağımızın hesabını yapmayalım. Beynimiz 24 saat bunlarla meşgulken sağ ve sol omuzlarımızda başka bir hesap sistemi işliyor. Gayet basit bir muhasebe sistemi ile… Defterin iki tarafı var. Aktif ve Pasif…. Nihai istikbal ona bağlı. Hangisi ağır basarsa artık…
Peşinde koştuğumuz gündemler bizi anlatmaya yetiyor.
Kişisel gündemimiz ne?
Aile gündemimiz ne?
İş gündemimiz ne?
Ülke gündemimiz ne?
Akışın geriye doğru hızla devam ettiği hayat yolculuğunda en çok neyi konuşuyoruz? ‘Deviş’in fikri neyse, zikri de odur. ‘ derler. Her anı ayrı bir imtihan olan dünya hayatında en çok neyle meşgulüz? En çok neyi tüketiyoruz?
Hepimizin bildiği bir hadis-i şerif hassas terazinin denge ölçüsü aslında… “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, hemen ölecekmiş gibi ahiret için çalışın. “ Sabah uyandığımızdan itibaren akşam uyuyacağımız vakte kadar her icraatımızda bu hadisi hatırlasak, mesele bitecek. Kantarın topuzunu kaçırmamış olacağız.
Korona yakınlarımızı aramızdan almaya devam ediyor. ‘Her ölüm zamansızdır’ diye konuşuyor insanlar. Yanlış. Aksine ‘her ölüm zamanlıdır.’ Zamanı şaşmaz ölümün. Beş yıldan bu tarafa amansız bir hastalıkla mücadele ediyordu ağabey olarak gördüğüm ilahiyatçı dostum Hüseyin Kök hoca…. Onun da ayrılık vakti bu vakitmiş, korona sebep… Ve aynı hafta iki yakınımı daha… Rahmet bulalar…
İki yıldır gündemimizin önemli maddelerinden biri korona… Sadece hastalığı konuşuyoruz. Arka perdesini kaldıranımız yok… Adeta perdelenmiş gözlerimiz.
Neden?
Niçin?
Ah ah… İkisi de efsunlu kelimeler. Ama arkasında derin bir anlam var. Arkasına bir bakabilsek.
“Başınıza gelen her musibet kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir; kaldı ki Allah birçoğunu da bağışlar.” (Şura-30)
Bu ayet hep etkilemiştir beni. Keşke herkesin görüp okuyacağı yerlere yazıp asabilsek…