Adı Aşk 9 « Kernek Haber – Malatya Haber :Son Dakika Malatya Haberler

30 Ocak 2025 - 08:57

Adı Aşk 9

Son Güncelleme :

19 Haziran 2022 - 21:42

445 views
Adı Aşk 9

Ey divane deli gönül
Yetmez mi ki bunca çile
Bir vefasız yar uğruna
Çektirirsin bile bile

Nasıl bir derde düştüm ki kimse çare olmuyor, serseri mayın gibi dolaşıp duruyorum, belki de biri dokunsa infilak edeceğim. Ne kabuslu geceler bitiyor ne de gözyaşlarım diniyor; dostlarım, arkadaşlarım artık bana acıyarak bakıyor. Öğütler veriyorlar ama gel gör ki hiçbir şey beni teselli etmiyor. Yangın yerine dönen yüreğim daha da harlanıyor, soğumak bilmiyor. Biraz rahatlayayım desem bu kez de rüyalar beni bırakmıyor. Geceler adeta bir işkence oluyor, uyumaya korkuyorum. Günlerden cumartesi-pazar tatil, akşam çıkıp biraz gezeyim arkadaşlarla dedim. Yola çıkıp hızlı adımlarla yürüdüm, tam çarşıya yaklaşmıştım; bir delikanlı, bir sarışın bayan kol kola girmişler, öylesine birbirlerine gülüşerek, sohbet ederek gidiyorlar ki dünya umurlarında değil. Baka kalmışım arkalarından bir müddet. Olduğum yerde kaldım, mazi canlandı gözümde. Yüreğim bir kez daha kor ateş olup yandı. Gözyaşlarım yağmuru aratmıyordu. Geri dönüp eve geldim, anam çay demlemiş. İki bardak içip yattım. Rüyamda ıssız bir yerdeyim. Çalılardan başka bir ağaç da yok, ileride bir köy görünüyor, biraz ilerledim, ufak bir tepeye çıktım, at kişneme sesleri geliyordu. Sesin geldiği yöne baktım, uzakta minareleri gözüken bir kasaba ve toz duman içinde bir kalabalık bana doğru yaklaşıyordu. İyice yaklaşınca bunun bir düğün alayı olduğu anladım. Önde ciritçiler, kır atlar, doru atlar, al atlar kişneyerek dörtnala geliyorlardı. Arkada özenle süslenmiş kuyruğu düğümlenmiş bir al at; üzerinde ak gelinlik giymiş, al duvaklı, orta boylu bir gelin. Atın yularını çeken altmışlı yaşlarda iyi giyimli bir adam. Belli ki kayın baba, arka tarafta ise kalabalık bir sağmen, davul zurna eşliğinde geliyor. Bu kimin düğünü acaba? Bu kadar kalabalık diye düşünürken on iki yaşlarında bir çocuk, boz bir eşeğe binmiş, yanımdan geçerken elindeki değneği kaldırıp selam verdi. Çocuğu durdurup gelen düğünün kimin olduğunu sordum. Çocuk “Kime gelin gidiyor bilmiyorum amma gelin bizim ilçeden, Hollanda’da çalışan Burhan emmimin kızı Selvi, bize de uzaktan akraba gelir. Anamgilin anlattığına göre Burhan emminin Hollanda’da bir arkadaşının oğluymuş, biliyon mu abi? Vallahi Selvi abla güzel bir kızdı ama oğlan için berduş diyorlar, lakin çok zenginler imiş“ deyip, eşeğini sürüp gitti. Artık ayakta duramıyordum, yere çöktüm. Göz yaşlarım sel olmuştu adeta. Beni sürükleyip götürüyordu. Az sonra atlılar bana yetişmiş, dörtnala tozu dumana katıp gittiler. Arkasından gelinin bindiği at, davul ve zurna eşliğinde, halaylar çekilerek, düğün alayı geldi. Birden kalkıp gelinin bindiği atın yularını tuttum, o anda beni sağmen yolu isteyenlerden sanıp yirmi lira uzatan kişi “Bu bahşişi al da yuları bırak.” dedi, “Sen kimsin” dedim. “Ben damadın babasıyım.” dedi. Amca dedim “ben bahşiş istemiyorum yalnız bir türkü söyleyip bırakacağım.” O anda etrafım meraklılarca çevrilmişti, onlar da şenlik olur söylesin diyorlardı. Ben adama dönüp ”yalnız ben türküyü bitirene kadar bana müdahale etmeyeceksiniz, Sultangazi Escort tamam mı? “ dedim, “Tamam.” dediler ve atın üzerinde, masallardaki peri kızları gibi gözüken o vefasız yare, içim kan ağlaya ağlaya, elinden bile tutmaya kıyamadığım Selvi’hana, şu bedduayı söyledim:

GÜLDÜRMEDİN GÜLMEYESİN

İlahi kör ola gözün
Sürünesin dizin dizin
Öksüz kala körpe kuzun
Güldürmedin gülmüyesin
Sürünesin ölmeyesin

Ak göğsünde yara çıksın
Seni seven senden bıksın
Mevlam evin barkın yıksın
Güldürmedin gülmüyesin
Sürünesin ölmeyesin

Bağınıza baykuş konsun
Eviniz kor olup yansın
İlahi yar olmayasın
Güldürmedin gülmeyesin
Sürünesin ölmeyesin

Beni aldı zalim gurbet
Hepinizden ettim nefret
Kucağım bir erkek evlat
Gördürmedin görmeyesin
Sürünesin ölmüyesin

Damarında kan kurusun
Gövden kanser ur bürüsün
Kurt düşüp de ten çürüsün
Güldürmedin gülmeyesin
Sürünesin ölmeyesin

YEYDANİ’nin söyle suçun
Bunu bize yaptın niçin
Dökülsün o sarı saçın
Selvim huzur bulmayasın
Sürünesin ölmüyesin
Bir murada ermeyesin.

Türküyü gelinine söylediğimi anlayan kayın baba, elinde tuttuğu kamçıyı hızla kafama vurdu. Ben de uykudan uyandım. Rüyanın etkisiyle mi yoksa yediğim kırbacın acısıyla mı bilmiyorum ama öyle bir bağırmışım ki, zavallı anam yatağından fırlamış, yine boynuma sarılmış ağlıyordu.
Yine sonbahar yaklaşmıştı, Kuluncak, Kızılhisar köyünde ortak bir tarlamız vardı. Ekin biçilmiş, ortağımız buğdayınızı alın diye haber salmıştı. Anamla abim gittiler, ben yalnız kalıyordum. İnşaatın kabası bitmiş, evin yakınından bir göz oda kiralamıştık. İnşaata yakın olalım diye. Bir akşam işten geldim, yorgundum. Demir somyaya uzandım, uyumuşum. Yine önce de gördüğüm o, aksakalı, nur yüzlü piri fani, bir ormanlık alandayım. Sevdiğim kız aklıma düşmüş, derin derin iç çekip için için ağlıyorum. Bir el dokunuyor omzuma, geriye döndüğümde yine o nur yüzlü piri fani, hemen ayağa kalktım. Saygı gösterdim ”Yine onu düşünüyorsun, değil mi?” dedi. “Evet.” dedim. “Bak evlat, şu karşıki ağacı görüyor musun?” diyerek yaşlı, kuru bir ağacı gösterdi. Hafif rüzgar esiyor, estikçe de kuru dallar kırılıp yere dökülüyordu. “Bak oğul, sevdanı biliyorum. Hangi aşık candan sevmiş de kavuşmuş. vazgeç bu sevdadan, o gidip mutlu mesut yaşarken sen burada kendini helak ediyorsun. Oysa onun umurunda bile değil. Selvi senin için bu kuru ağaç gibidir. Şimdi bu kuru ağaca aşı vursan tutar mı? Eğer vursan dahi bu ağaç gibi kuruyup gider.” birden sıçradım, doğruldum. Kendi kendime, doğru dedim. Sonra tekrar uyumuşum. Aynı yerdeyim, nur yüzlü ihtiyardan saklayarak bir sığara çıkarttım. Ceplerimi yokladım, ne çakmak ne de kibrit vardı. Tam sigarayı kırıp atacaktım ki ihtiyar, “Dur” dedi. Senin sigaranı şu karşıdan gelen yakacak, o yöne baktım. Esmer, orta boylu, iri kahverengi gözlü bir kız karşımda duruyordu. Ağzında yanan bir sigara, iyice yaklaşıp ağzımdaki sigarayı yakarken göz göze bakıştık. Sanki ruhumda ani bir değişiklik olmuştu. Uyandığımda ne o esmer kız ne de nur yüzlü ihtiyar vardı, ama ben rahatlamıştım. Şimdi derin bir düşünceye dalmıştım. Bu esmer, iri kahverengi gözlü kız kimdi? Saate baktım, işe daha bir saat vardı. Bunun üzerine bir türkü iyi giderdi, yataktan doğrulup şu türküyü söyledim:

SANMA

Beni yerden yere vurup gittin ya
Şu dünyada mutlu olurum sanma
Sevdamızı para için sattın ya
Sââdeti de satın alırım sanma

Önce bakıp gülüp aklımı aldın
Sonra deli edip dağlara saldın
Gönlün eyleyecek benimi buldun
Vadenle yatakta ölürüm sanma

İhanetin tatlı cana tak eder
Bedduayı zalim olan hak eder
Bir tek çıban o gül yüzü yok eder
Daim böyle güzel kalırım sanma

Başımda taç idin petek de balım
Gittin yâd ellere soldurdun gülüm
Unutma dünyada ölüm var ölüm
Onun da yolunu bulurum sanma

Verdiğimiz sözler nerede hani
Diz çöküp yalvarsan affetmem seni
Gittiğin o yolun uçurum sonu
Geriye dönüp de gelirim sanma

YEYDANİ’ yi inim inim inletip
Gözyaşımı tohma gibi çağlatıp
Beni böyle ağım ağım ağlatıp
Sen de mutlu mesut gülerim sanma.

Gayrı bana teselli olmuştu nur yüzlü, aksakallı piri faninin sözleri. Niye kuru ağaca vurulan aşı gibi kuruyup gideydim ki? Ben onun için hayaller kurarken, onun yoluna canımı koyarken, o ise sessiz sedasız çekip gitmişti. Yasını tutmak, ağlayıp sızlamak, aşağılık kompleksine kapılmak ve de divane olmak, bana kalmıştı. Ben, bunu hak edecek ne yapmıştım? Sevmekten başka… Nur yüzlü ihtiyar, haklıydı galiba. Ya o esmer, iri kahve renkli gözlü, sigaramı ağzındaki sigarayla yakıp gözlerime sevgiyle bakan kız kimdi? Böylesine derin düşüncelere dalıp gitmiştim.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
Malatya Boşanma Avukatı-Malatya Ceza Avukatı