Konuyu aslında direk söylemek istiyorum bazen ama diyorum ki insanımızı yoracağima sözü yorayım. Babam ve dostları bir araya gelmeden önce babam bizi tembihlerdi. Hizmetin nasıl devam edeceğini belletmişti. Anam orkestra şefiydi kardeşlerim ve ben servis yapardık. Ehli tarikat oldukları için dostlarıyla düzenli buluşur sohbet muhabbet zikir çekerlerdi. Babamın evinde yemeksiz ikramsız bir misafir olamazdı. Yemese bile sofra kurulacaktı bir gün şeker hastası bir yakınımıza eşinin ısrarı ile sofra kurulmadı babam da üstüne geldi konuyu fark etti elindeki çubukla bana yapıştırdı. Konuyu anlatsak ta hiddetli şekilde benim misafirimi ağırlayamıyorsan eve gelme dedi. Misafire yer misin içer misin vb soru asla sorulmaz dedi. Ne varsa bir kuru ekmek te olsa ayranla ikram edilir. El hasılı ömrümde bir defa babamın nasihatine uyamadık ondada zopayi yedik. Ama o zopa benim için bir şerefti. Ömür boyu gururla taşıyacağım o babanın evladı olarak.
Konuyu dağıtmadan sözü yormadan olmuyor. Bu Dünya kurulalı insanlar adâbı muaşeret ile bir arada yaşadılar. Orf töre ile kadim Devletler kurdular. Yazılı olmayan kanunlar var aileye düşen aile de öğrenilen veya öğretilemeyen… Tıpkı bugünlerde yaşadığımız gibi koptu kopacak pamuk ipliği gibi…Oysa Dünya ya pamuk ipliği gibi bağlan demiş yaradan biz bunu iyi bilemedik tutamadık. Globalleşen Dünya da çabuk bozulan günlük hayatta örfler töreler aman eskidendi denilerek vb sözlerle idam edilirken susan bizlerde onlar kadar suçluyuz. Devekuşu gibi kafamızı sokarken Dünya ya, bildiğimiz halde sözümüz geçmezken ailemize ikilemde kalan geçmişle geleceğe köprü kuramayan herkes sorumludur. Aslında umut var ecik köz var ecik yel esiyor sadece gayret gerekiyor.
Seyfullah emmimin oğlu Mustafa abimin kızı gelin oluyordu, kına için daveti vardı icabet ettik. Kına bile olsa bir kahve çay hizmeti için köylümüz hizmet ediyordu. Töremizde bu hizmeti yapanın tepsisine boşlar toplanırken bahşiş atılırdı. Bekledim boş almaya gelende bahşiş atam gelen giden olmadı. Yanına vardım ocağın başında Hayrettin gardaş bekledim göremedim dedim bahşişi attım. Dedi abi karton bardak çıktı örf töre bozuldu. Güldük ve sonra Sami Hocam gelmişti derin derin düşündük. Engin tecrübelerini aktardı ve sonunda şu sonuca vardık ecik köz var deşek dedik. Aslında hepimiz çorak toprak gibi eski örf töreye hasrettik sadece birlikte hareket edip iletişimi güçlendirmek gerekti.Yoksa en şaşalı hareketli halaylar çekilen Fahri emminin çocuklarının düğünleri, bir hafta önce genç yaşta kazada ölen Yusuf’un acısını çekiyordu. Ara ara çalan davul zurna seyrettim herkese sanki dertli bir uzun hava gibi geliyordu. Bu maya bitmemişti hala özümüzde her şeye rağmen vardı. Deli gibi halay çeken Kuluncak gençlerinin ayağı iki ileri bir geri üç ayak gitmiyordu ,ölüm de düğünde hak ama tepeden tırnağa biz insanız acımız neşemize galip geldi der gibiydi. Helal olsun memleketimin güzel yürekli gençlerine ,bu bir köz işte hep birlikte alev alacak.
Yeri gelmişken düğün ve ölümün toresinin üstüne toprak atılan ama ölünün üstüne atılmayan günlere ulaştık .Üstüne toprak atarken neden hepimiz bir kürek atardık bir gün bizde bu toprağa gireceğimizi unutmamak içindi. Ama biraz sanki tembellik başlamış gibi nasihate kulak vermiyoruz gibi nasıl mı? Herkesin o küreği sırasıyla son görev ve nasihat olarak ele almalı düşüncesindeyim. Taziye sahiplerine hizmet ettirmek değil hizmet edilmesi gerektiği bizim dinimiz töremizde komşunun üstüne görevdir. Sanki biraz tembellik ve unutkanlık başlamış. Televizyonun üzerini örten ecdad, evde az gülen sessizce gülen ecdat bizim atamız değil miydi? Ben hep diyorum yokluk kötü değildir yokken çok gizledik be! Varlık bizi uzak eyledi. Namerde muhtaç olmayalım ama komşu komşunun külüne muhtaç olsun be… Ölü toprağı atılmış toplum olarak bir uyanış bir diriliş gerek sözler bitti artık eleştiri yok artık herkes attığı toprağı geri alacak… Geçmişin rahmeti bereketi Allah’ın lütfuyla bizlerin gayretiyle tekrar canlanacak buna mecburuz. Nasıl mi en yakınınıza bir selam vererek.
Esselamu aleyküm!