Küçücük bir kara parçasına sıkıştırılan 2.3 milyon Filistinli adeta öleceği saati bekliyor. Çocuklar, hastalar, yaşlılar, çaresizler, bize şehit olma sırası ne zaman gelecek diye bekliyor.
Bütün dünya meseleye kör sağır. İslâm dünyası her ne kadar gürlüyorsa da bir türlü yağmadı, yağamadı. İslâm dünyası derken İran’dan bir başlamak lazım. İran İslam Cumhuriyeti’nin kurulduğu günden bu tarafa, İran ile İsrail kavgada…Aynı şekilde İran ile Amerika kavga halinde. Zaman zaman yüksek sesli tartışmalar oluyor, zaman zamansa savaş şimdi başladı, şimdi başlayacak diye dünya beklenti içerisine giriyor. İran hep konuşuyor, ‘biz İsrail’in düşmanıyız, İsrail’e ölüm, İsrail’e gireceğiz, İsrail’i yok edeceğiz” gibi. Herkes eğer günün birinde bir savaş çıkacaksa bu İsrail ile İran arasında çıkar diye bir beklenti içerisindeyken o beklenen savaş bugüne kadar hiç gerçekleşmedi. Anlayacağınız İran var olmanın uluslararası dengesini böyle sağlıyor ve aynı zamanda büyük şeytan Amerika haykırışlarıyla, Amerika’ya düşman olduğunu ilan ediyor. İslam halkları bu söylemden hoşlanıyor. Kim Amerika’ya karşı bir hareket başlatırsa İslam dünyası onun yanında olur. İşte bundan dolayı da İslam dünyası her ne kadar İran’la mezhepsel olarak başka meseleleri, sorunları varsa da işte bu noktada İran’a sıcak bakıyor. İran bunun bilincinde… Bununla PR yapıyor, rejimini ayakta tutuyor.
. Diğer körfez ülkelerine gelelim. Bu körfez ülkelerinin tamamı varlıklarını zaten Amerika Birleşik Devletleri’ne borçlu. Son günlerde Amerika Birleşik Devletleri’nin Petroit savunma sistemlerini bu ülkelere getireceği söyleniyor. Yani bu sistemleri Suudi Arabistan’a ve diğer körfez ülkelerine getirip kuracak, Gazze’yi koruma altına alacak. Şimdi bu tür ülkelerden nasıl bir beklenti içerisinde olabiliriz ki? İslam’ın diğer uzak noktalarındaki ülkelerine Endonezya’ya ve Malezya’ya gelecek olursak bu ülkeler dünya siyasetinde hep pasif bir politik anlayış geliştirdiler. Onların pek de sesleri çıkmıyor. Pakistan ise hem Afganistan hem de Hindistan meselesi nedeniyle eli kolu bağlamış durumda. Geriye kaldı Türkiye. Aslında İsrail de Amerika Birleşik Devletleri de Gazze ve Filistin politikalarında karşılarındaki tek gücün Türkiye olduğunu bilincinde. Yani Türkiye’nin dışında Gazze’ye ve Filistin’e etkili bir müdahale yapacak herhangi bir devletin veya oluşumun olmadığını biliyor. İşte bundan dolayı da bütün korkuları Türkiye. FETÖ ile 15 Temmuz’da Türkiye’yi kendi eksenlerine getirmeye çalıştılarsa da Türk halkı bunu reddetti. Şimdi Gazze hadisesinde çıkabilecek olan bir karambolde Türkiye’ye hedef almayı ve Türkiye’ye saldırmayı düşünüyorlar. Yani hedefteki ülke Türkiye.
Türkiye son 5-6 yıldan bu tarafa her türlü askeri ambargo ile karşı karşıya. F-35’leri vermedikleri gibi F-16 uçaklarımızın da modernizasyonunu yapmıyorlar. Öte tarafta diğer birçok silah sistemlerinde kullanılan kritik aparatları, makineleri, teknolojileri de bize vermiyorlar. Türkiye’nin tam bağımsız olabilmesi savunma sistemine bağlı. Türkiye ne zaman 5. nesil savaş uçağını yapar, ne zaman yerli ve milli tanklarını yapar, ne zaman savunma sistemlerinde dışa bağımlı olmazsa o zaman bağımsız olur. Ne zaman Amerika’dan veya başka yerlerden gelebilecek olan kıtalar arası balistik füzelere cevap verebilecek duruma gelir, demir kubbe gibi bir sistem kurabilirse o zaman Türkiye ile cedelleşmeleri biraz zor olacak.
İşte bundan dolayı da Türkiye’ye zaman kazandırmak istemiyorlar. Bir an önce Türkiye’yi etkisiz hale getirmek istiyorlar. Türkiye’nin yapacağı bir hareket bütün Avrupa ile beraber Amerika ve İsrail’in Türkiye saldırması ile sonuçlanabilecek. Derin devlet aklına ihtiyacımız var. Biz Gazze’de elbette Müslümanların yanında olacağız. Elbette Filistin davası en başta bizim davamız. Kudüs hiç olmadığı kadar bir Türk ve İslam şehri. Biz bunun bilincindeyiz. Bizim öyle bir akıllı politika gütmemiz gerekiyor ki hem Gazze’de ve Filistin’de barışı sağlayabilelim hem de saldırıya maruz kalmayalım…
Az bir zamana ihtiyacımız var. Bundan mütevellit çok dikkatli olmamız gerekiyor. Çooook.
